Uzun zamandır güncel konuların uzağında kaldım. Hep aynı kişilerden aynı şeyleri duymak insanı doğrusunu söylemek gerekirse çok bayıyor. Baktım bu tartışmalar bitecek gibi değil arada ben de bir topa gireyim dedim. Epey zamandan beri güçlendirilmiş parlamenter sistem başkanlık/cumhurbaşkanlığı sistemine karşı şeklinde oluşmuş mevziler. Her bir blok kendi sisteminin mükemmelliğini, bulunmazlığını ve diğer bloğun sistemin de bütün musibetlerin sebebi olarak tarif ediyor. Ben oldum olası sistemlere bu derece anlam yüklenmesine kuşku ile bakarım. Sistem deyince de aklıma hep -belki yıllar önce bloğumda bir yazıda da bahsettiğim- bir fıkra aklıma gelir nedense.
Soğuk savaşın son şiddet devam ettiği, iki kutuplu dünyanın birbiri ile amansız bir rekabet içinde olduğu yıllarda Amerikalı biri Sovyetler Birliği’ndeki bir arkadaşını ziyarete gider. Misafir kendisi için bir ayakkabı almak istediğini, bunun için de bir ayakkabı mağazasına gitmek istediğini söyler. Ev sahibi durumundaki arkadaşı ona “Şimdi seni Moskova’nın en büyük ayakkabı mağazasına götüreceğim. Sadece bu şehrin değil belki dünyanın en büyük mağazası” der. Gerçekten ayakkabı görselleri ile ışıl ışıl aydınlatılmış devasa bir binaya girerler. Aynı muhteşem görsellik içerde de mevcuttur. Çeşitli yönlendirme levhaları ile Erkek ayakkabıları bölümü, makosen bağcıklı ayakkabılar bölümü, kahverengi siyah ayakkabı bölümü, 41-43 numaralı ayakkabılar bölümü levhalarını okuyarak ilerlerken tam kendisine uygun ayakkabıyı bulacağını zannettikleri bölüme girecekleri anda birden kendilerini ana caddede buluverirler. Misafir şaşkın bir şekilde arkadaşına “Eee hani ayakkabılar?” der. Arkadaşı gayet sakin: “Ayakkabıyı boş ver sen, sistem nasıl ama?” diye cevap verir. O yüzden ben sistemin önemli olduğunu ama sistemin irili ufaklı birçok dişlisinin ve onları hareket ettiren iradenin de en az o kadar önemli olduğu kanaatindeyim.
Gelelim bizdeki sistem tartışmalarına. Liderliğini CHP’nin yani Kılıçdaroğlu’nun yaptığı cephe bütün yaşanan olumsuzlukların sebebinin bu ucube ve tek adam sistemi olduğunu belirterek dostları ile kendi getirecekleri güçlendirilmiş parlamenter sistemin bütün yaşanan felaketlerin ilacı olduğunu açıklamaktadır. Bütün kamplaşma ve strateji de bunun üzerine inşa edilmektedir. Böyle bir söylem doğrusunu söylemek gerekirse beni ne umutlandırıyor ne de heyecanlandırıyor. Dahası böyle bir söylem mevcut kötü durumu yaratanları bir ölçüde aklıyor da diyebiliriz. Bu değerlendirmeyi tersten ya da başka bir açıdan okuyacak olursak “Ah bu ucube cumhurbaşkanlığı sistemi, tek adam rejimi yok mu, bütün belalar onun eseri, bütün kabahat sistemin. Tayyip Erdoğan’ın ya da diğer yönetenlerin ne kabahati var. Hatırlıyoruz da Sevgili Cumhurbaşkanımız İstanbul belediye başkanı iken ne güzel hizmetler yapmıştı. Sonra Başbakan oldu. Ahmet Necdet Sezer ile bile çalışırken ne muhteşem işler başarmıştı. Ama bu sistem ona da yapacak bir şey bırakmadı… Sistem onun da elini kolunu bağlıyor” sonucuna varmak da mümkün.
İktidar medyasının en koyu taraftarlarından Nagehan Alçı bile Cumhurbaşkanlığı sisteminden ümidi kesmiş olacak ki yeni sistemde Cumhurbaşkanının son derece yetkisiz ve güçsüz ve neredeyse yok hükmünde olacak şekilde Çankaya’da oturmasını uygun görüyor. Beştepe’deki sarayın da zaten Başbakanlık için yapıldığından bahsederek orada Sayın Cumhurbaşkanının Başbakan olarak aynı yetkilerle göreve devam edebileceğini düşünüyor ve hayal ediyor sanırım. İş bir hodri meydana bakar. Kılıçdaroğlu dokunulmazlıkların kaldırılmasında bu tuzağa düşmüştü. Tekrar düşer mi bilmem.
İşlerin iyi gitmediğini, ülkenin yönetilmediğini, ekonomide, dış politikada, eğitimde işsizlikte, tarımda ve diğer alanlarda acilen çözüm bekleyen sorunların yığıldığını artık iktidar kanadının kalemleri ve siyasileri de söylüyor. Bu durumda adres ve çare olarak güçlendirilmiş parlamenter sistemi sürekli tekrarlamak kitlelerde karşılığı olur mu bilmem. Şurası bir gerçek ki seçim kazanılsa bile ertesi gün parlamenter sistem gelecek değil. Onun için de bir dizi -tekrar seçim referandum gibi- meşakkatli yol ve uzunca sürecek bir zamana ihtiyaç var. Bir taraftan “Şu kadar günde şu sorunu çözeceğim, bu kadar günde bunu çözmezsem namerdim” diye vaatte bulunurken vatandaş “Bunları hemen ve bu sistemin sana verdiği geniş imkanlarla mı yapacaksın yoksa bir de bunların gerçekleşmesi için güçlendirilmiş parlamenter sistemin gelmesini mi bekleyeceğiz.” diye sorarsa verilecek bir cevap hazırlanmıştır muhakkak. Sistem iki tarafı keskin bir bıçak gibi bir şey. Doğru kararlar alındığında ve uygulamalar gerçekleştirildiğinde en beğenmediğiniz sistemden bile olumlu sonuçlar almak mümkün. Şayet seçimi kazanırlarsa bir kişi için hazırlanmış olan bu sistemi doğru kararlar ve uygulamalarla hedeflerini gerçekleştirecek Tanrının bir lütfu olarak görmeli muhalefet. Yangın söndürülüp soğutma çalışmaları bittikten sonra elbette ki kafalarındaki güçlendirilmiş parlamenter sistem için gerekli çalışma yapılabilir. Belki buna gerek bile kalmaz iktidar muhalefete geçince en önce onlar bu talepte bulunabilir.
Onun için ben sistem her şey demek değildir diyorum. Futboldan örnek verecek olursak mesela 4-4-2 sistemini uygulayan dünya kadar takım var. Bunların içinde dünya kupası alan da vardır, hiç elemelere bile giremeyen averaj takımı da. Sistem ile sistemde yer alan insan faktörü, insanların performansı, tecrübesi, kabiliyeti, çalışma disiplini, çalıştırıcının hüneri gibi çok sayıda değişik faktör de önemli rol oynar.
Sadece olgular üzerinden değil, bazen de duygular hatta hayaller üzerinden senaryo ürettiğim oluyor günlük politikalar ile ilgili. Günün birinde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Başkanlık sistemini ben istedim ama Nasrettin Hocanın kar helvası gibi tadını ben de beğenmedim. O yüzden… “
- Anayasada bağlayıcı bir hüküm olmamakla birlikte cumhurbaşkanı yemini ile bağdaşmayacağı düşüncesinden de hareketle mensubu bulunduğum partiden istifa ediyorum. İnsanların bile 18 yaşında reşit olup her türlü sorumluluğu taşıdığı dikkate alındığında benim partim de bundan sonra seçeceği kişi ve organları ile kendisini yaşatmaya muktedirdir. Bundan böyle grup toplantısı, il başkanları toplantısı, belediye başkanları toplantısı, İl ve İlçe kongrelerine katılmam söz konusu değildir. Bu bana ülke sorunları ile ilgilenmek için çok büyük zaman ve enerji kazandıracaktır. An itibariyle tüm partilere aynı uzaklıktayım. Partim ile sadece gönül bağım kalmıştır. Ayrıca parlamentoda temsil edilen siyasi parti liderleri ile her ay toplantı yaparak fikirlerinden yararlanmak isterim. Sadece benim eski mahallemin görüşleri değil değişik mahallelerin görüşleri de çok değerli olacaktır benim için dese…
- Şu bir gerçek ki ekonomimiz iyi gitmiyor. Devlet bütçesi ile aile bütçesi birbirine çok benzer. Bir ailede kazandığından fazla harcamaya başladı ise o ailenin iki yakası bir araya gelmez. Yapılacak şey ilk etapta gelir arttıramıyor isek, giderleri azaltmaktır. Herkesin bildiği gibi bizden zengin ve bizim kadar nüfusu olan birçok Avrupa ülkesinde bizdekinin yarısı kadar bile makam arabası filosu yok. Bu tespitten hareketle beş yıl için hiçbir araç alımı yapılmayacağı gibi her yıl yüzde on eksiltme yapılarak bu sayı yarı yarıya düşürülecektir. Cumhurbaşkanlığındaki araç ve uçaklar da bu uygulamaya dahildir dese…
- Çeşitli yazılı ve görsel medya organlarında ballı maaş, üç-beş maaş alan üst düzey görevliler için bundan sonra yapılacak düzenleme ile birden fazla yerde görev alsalar dahi sadece bir kurumdan ücret alacaklar, bunun dışında hiçbir kurumdan hiçbir şekilde ücret alamayacaklar ve menfaat temin etmeyeceklerdir dese…
- Kamuya personel alımında en alt puan alanın en üst puanın alanın önüne geçtiği ve vicdanları yaralayan mülakat sistemine son verilecektir dese…
- Kamunun bütün harcamaları her kuruşuna kadar denetlenecektir. Denetleme sonuçlarından uygulamada yararlanılacaktır dese…
- Din toplumu ayakta tutan ve insanları birbirine bağlayan önemli bir olgudur. Diyanet işleri başkanlığı da bu konuda anayasanın verdiği görevleri yapmakla sorumludur. İktidarın bir organı ya da personeli imiş algılanmasını doğru bulmuyorum. Dini konuların, kişilerin ve mabetlerin günlük siyasetten uzak tutulması en çok dini saygın bir yere taşıyacaktır. Bu noktadan hareketle mabet çıkışlarında siyasilerin görüntü vermesi, günlük siyasi konulara ilişkin açıklama yapması şık olmamaktadır. Özellikle sayın medya mensuplarının etik bir değer olarak bu gibi durumları görüntülememesi inananları daha mutlu edecektir dese…
Yukarıdaki dese, dese ile biten satırları daha da çoğaltabiliriz. Bunların gerçekleşmeyeceğini elbette biliyoruz. Bunların gerçekleşmesi için sistem değişikliğine gerek olmadığı gibi yasa değişikliğine bile ihtiyaç bulunmamaktadır. Belki de sadece farklı pencerelerden bakmak yeterli olacaktır.
İster misiniz şimdi güçlendirilmiş parlamenter sisteme karşı benim verdiğim bu tüyolardan hareketle İyileştirilmiş Cumhurbaşkanlığı sistemi gündeme gelsin?
Ah bir de egolar yontularak insani bir boyut kazansa…
Eline diline sağlık arkadaşım.