Çocuklarımız Antalya’ya geldikten sonra etrafa bir baktıklarında, insanların yaşam şekli ve umursamazlıkları onları da çok şaşırttı. Onlar yine maske mesafe hijyen eksenindeki tedbirlerini sürdürmeye devam ettiler.
“Her nefis/canlı ölümü tadacaktır” şeklinde mezarlıkların kapısında yazılan bir ayet vardır. Bu yaz gördük ve yaşadık ki buna ilaveten “Her canlı covid’i tadacaktır” deyişini de eklemek gerekiyormuş. Önce o kadar korunmasına sakınmasına rağmen büyük oğlum Dinçer covid’e yakalandı. Hem de tam yurt dışına çıkacaklarının bir gün öncesinde.
Kendinin pozitif olduğunu öğrendiği andan itibaren kendini bir odaya hemen tecrit etti. 8-10 gün yemeğini kapısını önündeki tabureden aldı. Negatife çıktıktan sonra dahi önlemlerini sürdürdü. Hong Kong Hükümeti ülkesine giriş yapacak herkesten ilk uçağa bindikleri yerden negatif olduğunu gösterir belge istediğinden planladıkları tarihte yolculukları gerçekleşmedi. Bütün hesaplar alt üst olmuştu. Sadece uçuşun ertelenmesi değildi sorun. Ülkeye negatif sonuçla girseler dahi bütün yolcuların bir hafta karantinada kalması koşulu vardı. Bununla ilgili otel rezervasyonunuz yoksa yine uçağa binemiyorsun. Tabi bunların faturası hep yolculara çıkıyordu. Yoğun bir uğraş sonucu hem uçak hem otel rezervasyonuna uyumlu tarihi ancak iki ay sonrasına yani Ağustos sonrasına denkleştirildi. İş yerleri de bu zorunlu gecikme konusunda anlayış gösterdi ve Antalya’da kalış süreleri 2 ay daha uzamış oldu.
Daha sonra geçici süre için evlerine yardıma gelen hanım, toplu taşıma kullandığı için olsa gerek, covid’e yakalandı. Onu derhal kendi evinde tecrit ettirdiler. Ama bir kere yol açılmıştı ve diğer aile bireyleri de tehdit altındaydı. Küçük oğlum ile biz Antalya’dan dönerken büyük oğlumdan telefon geldi ki torunumuz Ada’nın testi pozitif çıkmış. Bir gün öncesinde kutladığımız 4. yaş gününde hep beraber olduğumuzu hatırlayınca hepimizin temaslı olma ve pozitife çevirme ihtimali oldukça yüksekti. Oysa biz önce Burhaniye’ye uğrayıp 1,5 yaşındaki küçük torunumuz Deniz Batu ile hasret giderme hayali ile yola çıkmıştık. Yani sadece kendimiz değil, temas edeceğimiz kişiler de risk altındaydı. Bu durumda ya hiç görüşmeden Altınoluktaki evimize gidecek ya da çok dikkatli bir görüşme gerçekleştirilecekti. Biz ikinci şıkkı tercih ettik. Hepimiz maskeli ve mesafeli bir şekilde minik torunumuzun hayret dolu bakışları arasında bahçede çok kısa bir süre görüştük.
Altınoluk’a geldikten sonra küçük oğlum da bir iki gün bizimle kalarak test sonucunun negatif olması halinde eşi ve çocuğunun yanına gitmeyi uygun buldu. Ertesi sabah bazı belirtiler hissetmesi üzerine yaptığı test pozitif çıkınca onu anahtarı bizde bulunan ve henüz gelmeyen karşı komşunuz Hasan beylerin evinde tecrit ettik. 5-6 gün sonra kendisi negatife dönmeye başlayınca onu eşinin ve çocuğunun yanına gönderdik. Kaldığı evi de bir güzel temizledik ve sterilize ettik.
Gençer’in gidişinin ikinci günü bu defa sıra bana gelmişti. Eşim Nuray’a bulaştırmamak adına bu defa Hasan beyin evinde ben tecrit sırasına girdim. Çok geçmedi iki gün sonra da eşimin pozitif olması üzerine ayrı kalmamın bir anlamı olmadığını düşünerek covid’in birleştirici özelliğini de öğrenmiş olarak evime geldim. Gerekli tedbirleri almış olmamız, ayrıca aşıları tam olarak yaptırmış olmanızdan ötürü covid ile ilgili sıkıntılı günler yaşasak da hastaneye gitmek yoğun bakım gibi süreçleri yaşamadan çok şükür atlatmış olduk bu sıkıntılı günleri.
Bütün bu karmaşa arasında yaklaşık 2-3 yıldır yatağa bağlı olarak yaşayan Nuray’ın babasının hastaneye kaldırıldığı haberini alınca İstanbul’a dönme kararı aldık. Sağ olsun komşumuz Hüseyin Bey bizi İstanbul’a getirdi. Ertesi gün de Nuray’ı Tokat’a babasını ziyarete uğurladım.
Gerek covidli geçen günlerin bağlayıcılığı ve gerekse bazı coğrafi dezavantajlardan dolayı bu sezonda küçük oğlum ve ailesi ile daha az vakit geçirmek durumunda kaldık. Yeni yeni konuşmaya başlaması ve üzerine basa basa dede, babaanne deyişleri kulağımızda tatlı bir seda olarak kaldı. Daha fazla sözcüklerle konuşma özlemimizi ileriki tarihlere ertelemek zorunda kaldık.
2022 yazının birçok yaşanmışlığını geride bırakarak büyük oğlum ağustos sonunda, küçük oğlum da Eylül başında ailecek Hong Kong’a uçtular. Bu hengâme arasında sevindirici bir gelişme de girişte uygulanan bir haftalık otel karantinasının üç güne inmiş olması idi.