Anlatacağım o ki bu yaz bizim için çok farklı ve çok özel geçti. Tabi bu arada keyfimizi kaçıran, bize sıkıntı veren durumlar yaşanmadı mı? Elbette yaşandı. Bunlardan bahsetmez isek hayata tek yanlı bakmış oluruz. O bakımdan serinin bu bölümünü bu gelişmelere ayırdım. Sırası ile girelim söze bakalım.
Hong Kong’ta çalışan yabancılar -elbette Hong Kong’lular için de aynı durum geçerli- iş yoğunluğu sebebi ile birçoğu ev işlerini görmek ve gereğinde çocuklarına bakmak için bir yardımcı çalıştırıyorlar. Bu işlerde -Endonezyalılar da olmakla birlikte- daha çok Filipinlileri görüyoruz. Bu durum orada iyice kurumsallaşmış diyebiliriz. Çalıştırılacak kişi ile ücret ve diğer çalışma koşullarının belirtildiği bir sözleşme yapılıyor ve bu sözleşme ilgili makamlara gönderilerek oturma izni alınıyor. Her evde genelde kapısı mutfağa açılan bir kapsül oda bu personel için düşünülmüş. Bazı apartmanlarda mutfaktan ayrı bir çıkış ile ayrı merdiven ve asansör kullanma modelleri de geliştirilmiş. Belli bir mesaiye göre çalışan haftalık ve yıllık izinlerini kullanan bu personelin haftalık izninde bile olsa geceyi dışarıda geçirmesi yasak.
İşte bizim çocuklarda Antalya’ya gelirken çalışmalarını home office olarak yürütecekleri için beraberlerinde yardımcıları Mary’yi de birlikte getirdiler. Buraya kadar her şey normal. Bizim çocuklar dört ay kadar kalmayı planladıklarından Mary’nin de 3 aylık turist vizesi olduğundan beraber gitmeleri için Mary’nin Antalya’da kalış süresini bir- iki ay daha uzatma ihtiyacı doğdu. Dışardan bakınca çok basit bir durum değil mi? Pek de öyle olmadığını yaşayarak öğrenmiş olduk.
Bana göre bir bildirim vermekle bile yeterli olması gereken bu durum için meğer Antalya göç idaresinden önce randevu sonra da izin almak gerekiyormuş. Neyse bu iş için çalışan aracı kurumlardan da yardım alarak gerekli tüm belgeler hazırlandı ve randevu alındı. Benim Antalya’daki nüfus kaydıma ilaveten verdiğim taahhütnameye kadar gerekli gereksiz bir yığın belge ile şişirdik dosyayı. Randevu günü sadece ilgili kişi içeri alındığı için Mary girdi içeri. İlgili heyet tarafından bir süre sorgulandıktan sonra eline “Talebiniz yerine getirilememiştir” diye bir yazı verilerek çıktı kurumdan. Değerlendirme raporunda da gerekçe olarak “Türkiye’de kalmasını gerektirecek bir sebep yoktur” şeklinde bir şık işaretlenmiş. Değerlendirmeyi yapan ve uzman olarak adları geçenler de çok kutsal bir vatan görevini yerine getirmiş olmanın vicdani rahatlığı içinde başlarını yastıklarına koymuşlardır o gece.
Tabii hepimiz büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Bir ülke düşünün ki bir yanda sınırları kevgire dönmüş, tırlar dolusu insan ipi kopmuş tesbih taneleri gibi ortalığa saçılır, pasaport, vize kimlik hak getire. Hatta bu insanları bir şekilde vatandaş bile yapıyorsun, diğer yanda kimliği belli, pasaportu olan, vizesini almış, nerede yaşadığı, ne iş yaptığı belli bir kişi bir-iki ay daha kalmak için başvurduğunda ona hayır deniliyor. Ama daha önce birçok kişi “Bu ülkede usule, kanuna nizama uyan zarar eder. Başvuru yaparsanız hayır derler. Başvurmaz iseniz kimse de bir şey sormaz yurt dışına çıkarken kapıda fark edince zaten çıkıyorsunuz. Yurt dışına çıkacak kişiyi sınır dışı edecek halleri yok ya” diye ülkemiz gerçeklerine uygun akıl verdi ama bizim çocukların- muhtemelen bu huylarını babalarından almışlardır- her şeyi kitabına göre yapmak gibi bir saplantıları olduğu için günü dolduğunda yardımcılarını yalnız olarak Hong Kong’a gönderdiler. Gönderdikleri ve çalışmadan maaş ödemek durumunda oldukları yardımcılarının durumuna mı, yoksa burada kısa bir süre olsa çalıştırılacak bir yardımcı arayıp bulmanın külfetine mi, yoksa kendi ülkelerinin bu trajikomik durumuna mı yansınlar bilemediler.