Yanlış hatırlamıyorsam bu Hong Kong’a dördüncü gelişim. Bu defa yollar mı kısaldı yoksa uçağımız daha mı hızlı geldi bilmiyorum daha önce 10 saatten fazla süren yolculuğumuz bu defa 9 saatte tamamladık. Daha önceki ziyaretlerimde gözlemlerimi ve izlenimlerimi bloğumun önceki bölümlerinde HONG KONG GÜNLERİ ve HONG KONG GÜNLERİ 2 başlıkları altında yazmıştım. Bu coğrafya ile ilgili daha derinliğine bilgi sahibi olmak isteyenler o yazılarıma da bir göz atabilir.
Asıl konuya girmeden önce bir hususa da açıklık getirmek isterim. Gezi yazılarımı okuyan birçok kişi öğretmen emeklisi olan iki kişinin Çin’e, Hong Kong’a, İsviçre’ye, Fransa’ya, Hollanda’ya, İngiltere’ye -hem de bazılarına üçer beşer kez -gitmesine şaşırmış ve yadırgamış olabilir, ki bunda haklıdırlar da. Böylesi durumlarda herkes hep değirmenin suyunu merak eder. Böyle bir şey için ya anadan babadan zengin olmak ya da bir gömü bulmak gerekirdi. “Benim memurum işini bilir” taifesinden olmadığım da bilindiğinden iş piyango ikramiyesine kalıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse ben 40 yıla yakın süren çalışma hayatımın hiçbir döneminde yurtdışına çıkacağıma ihtimal vermediğim gibi hayalini de kurmadım. Hatta ve hatta hak ettiğim yeşil pasaportu bile almakta kararsızdım. Ama zaman içinde çok şaibeli olan piyangodan değil ama yüce yaradan tarafından bana ikramiyelerin en büyüğü olarak verilen ve yurt dışında çalışan çocuklarımın sayesinde bu fırsat bize adeta altın tepside sunuldu. Bu yüzden onlarla her daim gurur duyduğumu söylemeliyim. Gerekli transferler sağlandıktan, uçuş biletleri alındıktan ve konaklama problemi de olmadığından bize sadece davete icabet etmek kalıyordu. Hayal bile edemediklerime ulaşmış olduğum için kendimi çok şanslı hissettiğimi söyleyebilirim. Neyse bu kısa açıklamadan sonra asıl konumuza dönelim.
Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / MA WAN ADASI”