Bizim kuşak için “Dayak cennetten çıkmadır”, “Öğretmenin vurduğu yerde gül biter”, “Eti senin kemiği benim”, “Kızını dövmeyen dizini döver” şeklindeki ifadeler hiç şaşırtıcı değildi. Ziya Paşa’nın meşhur “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” biçimindeki dizeleri şiddete dair uygulamalar için adeta bir dayanak olarak gösteriliyordu. Kısacası evde, okulda, kışlada ve toplumun birçok kesiminde bu uygulamalar yaygın değilse bile pek ciddi bir tepki de görmüyordu. Daha sonraki yıllarda Pavlov ve Thorndike’nin etkisi ile davranışçı ekolün etkisi yayılmaya başladı. Ödül vererek kedi, köpek, fare gibi hayvanlara bir şeyler öğretiliyorsa insanlara da ödülle birçok şeyi öğretmenin pekâlâ mümkün olabileceği noktasına gelindi.
Şiddet veya başka türlü cezalar ile karşılaştırıldığında çok da masum gibi görünen bu uygulama evde “Yemeğini yersen sinemaya gidebilirsin”, “Ödevini yaparsan bilgisayar kullanmana izin verilecek”, “Sınıfını geçersen bisiklet alınacak” gibi örneklerle uygulanmaya başladı. Daha sonra okullarda kurdela takmak, yıldız almak, elmaları kırmızılaştırmak, takdir ve teşekkür belgeleri düzenlemek gibi uygulamalarla adeta kurumsallaştı. Toplumun diğer alanları da prim, promosyon sistemleri ile bu akımın bir parçası oldu.
İşte Dr. Özgür Bolat “Beni Ödülle Cezalandırma” kitabında bütün bu ezberlere ve uygulamalara tamamen karşı çıkarak, ödülün kısa vadede işe yarar gibi görünse de uzun vadede başarıyı, kişilik gelişimini olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor. İleri sürdüğü tezlerin bir tahmin veya temenni olmadığı, bu konuda yurt içinde ve dışında yapılmış onlarca deney, gözlem ve araştırmaya dayandırmasından anlaşılıyor. Siz okuyuculara Dr.Özgür Polat’ın vardığı sonuçlarla ilgili değerli bulduğum bazı cümlelerini aşağıya alıyorum.
- Ödül vererek bir çocuğu motive edebilirsiniz. Çocuk ödülle iş yapmaya çalışırsa kendi sorumluluğunda olan işler için de ödül bekler ve sorumluluk bilinci, muhakeme becerisi körelir.
- Okullardaki not ve sınav sistemi de bir çeşit değerlendirme aracıdır ve iç motivasyonu öldürür. Oysa geri bildirim gelişime odaklandığı için motivasyonu arttırır.
- Ceza ve ödülden sonra yeni sosyal normlar oluşur. Ödül ve ceza ortadan kalksa da oluşan yeni sosyal normdan dolayı olumsuz davranışlar devam eder.
- Şirketlerde ödül, bonus ve prim sistemi performansı arttırır ama bunun da sebebi o işlerin sadece mekanik olması ya da işe mekanikmiş gibi yaklaşılmasıdır. Ödül mekanik işlerde işe yarar ama karmaşık ve muhakeme gerektiren işlerde işe yaramaz ve dolayısı ile yaratıcılığı da öldürür.
- Çocuklara ödül verilince, çocuklar ödüle ulaşmak için en kolay işleri seçerler. Bu da çocuğun üretkenliğini yaratıcılığını ve diğer alanlardaki gelişimini olumsuz etkiler.
- Ödül var olan değeri öldürür. Yeni değer de kazandırmaz. Değerler içselleştirme yöntemi ile kazanılır. Ödül kullanınca değerler dışsal olur. Denetleme, gözetleme ve övgü de bir kontrol mekanizmasıdır. Bunlar da değerleri olumsuz etkiler.
- Amaç ödül kazanmak olunca insanlar etik dışı davranışlara da yönelebilir. Bir insan yakalanmayacağını da bilirse etik dışı davranışlar sergileyerek ahlaklı olmamayı öğreniyor.
- Ödül ve rekabet olduğu zaman insanlar birbirlerini rakip olarak görmeye başlıyor ve bu da toplumsal ilişkileri zedelediği için insanların mutsuzluğuna yol açıyor.
- İnsanlar için en önemli değerlerden birisi adalet duygusudur. Adaletli ortamlarda insanlar daha verimli ve daha mutludur. Ödül kurumlardaki adalet duygusunu da öldürüyor. Adaletsizlik aynı zamanda verimliliği de düşürüyor.
- Çocuklarda ödül yerine yapılması gereken koşulsuz ebeveynlik prensibidir. Ödül verip iş yaptırmak yerine çocukla ilişki kurmak gerekir. Bunun için de dört adımlı PİDE (Perspektif -İhtiyacını anla- Duygu-Emek) yöntemi kullanılır.
- Çocuklar söylenenleri değil gözlemlediklerini yapar. Yapılan ya da yapılmayan her davranışın ailede görüntüsü ve eksikliği vardır.
- Birey geliştikçe iç motivasyonu artar. Bir insanın en temel ihtiyaçlarından biri de gelişimdir. Ödül gelişim ihtiyacını karşılayamadığı için iç motivasyonu arttırmaz. Bu ihtiyacı geribildirim ve öz değerlendirme arttırır.
- Çocuğu ödülle motive etmek yerine ona sorumluluk kazandırmak gerekir. Sorumluluk kazandırmanın temelinde de demokratik aile olmak yatar. Bunun için de evde kurallar ve rutinler yolu ile düzen kurulacak. Ailenin çocuk adına problemi çözmesi yerine bunun çözümü yine ailesinin rehberliğinde yaşına uygun şekilde çocuğa bırakılacak. Tüm bunlara rağmen çocuk sorumluluğunu yerine getirmezse yine ceza ve ödül verilmeyecek davranışının bedeli ödetilecek. Bedel cezadan çok farklı olarak davranışın doğal sonucudur.
Özgür Bolat kitabındaki son sözünde Özgüven oluşumundaki gerekli öğeleri model olma, ilişki kurma, gelişim ve özerklik olarak tekrar özetlemektedir. Çok özel bir varlık olarak çocuğa farklı bir bakışı anlatan Halil Cibran’ın dizeleri ile kitabına son vermektedir. Çok hoşuma gittiği için ben de aynı satırlarla yazımı sonlandırıyorum.
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizinle değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır.
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür.
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.