Gecemizi Öğretmen evinde geçirdikten sonra ikinci gündeki ilk ziyaret yerimiz Müze oldu. Edirne Müzesinin 1925 yılında Atatürkün emriyle kurulmuş olması buraya olan ilgimizi daha da arttıdı. Etnografya ve arkeoloji bölümü müzenin ana binasında, Türk İslam eserleri ise Selimiye Camiinin eskiden medrese olan bölümünde bulunmaktadır. Bu iki bölüm arasında da Osmanlı mezar taşlarından oluşan bir alan da ziyarete açılmıştır.
Müzenin arkeoloji bölümünde Roma, Helenistik ve Osmanlı dönemlerine ait lahitler, heykeller, mezar taşları, sütun başlıkları gibi eserler sergilenmektedir. Bunların dışında Anadolu uygarlıklarına ait toprak ve cam eşyalar,takılar ve sikkeler de görülebilecek eşyalar arasındadır. Müzenin etnografya kısmında da Osmanlı dönemine ait halı,kilim, ev ve ahşap süslemeleri gibi görselliklere rastlamak mümkündür. Selimiye camii bitişiğindeki Türk İslam eserleri Müzesinde hat odası, kesici silahlar odası, kıyafet odası, sünnet odası, dokumacı odası, çini odası gibi bölümlerde Türk İslam tarihine ve yaşamına ışık tutan eserler yer almaktadır.
Müze ziyaretini tamamladıktan sonra kısa bir yürüyüşle yapılış tarihi 1880 li yıllara dayanan Sveti Georgi Bulgar Ortodoks Kilisesine ulaştık. Edirne’de Bulgar ya da Ortodoks cemaat pek olmadığı, ayrıca katolik ve protestanlara ait kilise olmadığı için az sayıdaki bu insanların da ibadet için burasını kullandıkları bilgisine ulaştık. Kilise ziyaretini kısaca tamamladıktan sonra istikametimizi “Sultan II. Bayezıd Külliyesi Sağlık Müzesi”ne çevirdik.
1488 yılında Sultan II. Beyazıd tarafından hizmete açılan çok kubbeli binalar topluluğu biçimindeki yapı bütünlüğü içinde hastane, tıp medresesi, cami, misafirhane, imaret, hamam ve köprü gibi çok sayıda birim bulunmaktadır. Geçmişte hastaların, müzik, su sesi ve güzel kokularla tedavi edildikleri bu mekanlar 1997 yılından bu yana Trakya Üniversitesi tarafından sağlık müzesi olarak düzenlenmiş ve hizmete açılmıştır. Müzede hekimliğin geçmişi ve gelişimi ile ilgili bölümler ilgi ile izlenebilir. 2004 ve 2007 yıllarında Uluslar arası ödül sahibi de olan müze Selimiye Camiinden sonra en çok ziyeret edilen mekan olarak da dikkati çekmektedir.
Sağlık Müzesi ziyaretinin ardından bir sinagog ziyareti yaparak Edirne’de geçmişte yaşayan tüm dinlerin ibadet yerlerini görmüş olacaktık. Edirne büyük Sinagogu Avrupanın üçüncü büyük sinagogu olarak bilinmektedir. 1907’de II. Abdülhamit tarafından yaptırılan ibadethane zaman içinde harap olmuş ve kullanılamaz hale gelimiş ancak dört yıl süren bir restorasyon sonunda 2015’te tekrar ibadete açılmıştır. Edindiğimiz bilgiye göre Edirne’de halen bir musevi ailesi bulunduğu, ibadet için ya da özel günlerde dışarıdan cemaat geldiği bilgisi bize verildi.
Sinagog ziyaretinden sonra yaklaşmakta olan dönüş saatine kadar olan süre içinde benim 51 yıl önce kayıt olduğum ve yatılı olarak üç yıl acı-tatlı günlerimin geçtiği okulumu gezdik. (O zaman Edirne Erkek İlköğretmen Okulu olan bina şimdi I.Murat Lisesi olarak hizmet veriyor.) Bizler gibi yaşlanmış olan binanın etrafını, bahçesini, koridorlarını gezerken yıllar öncesinin hatıraları canlandı içimde. O zamanlar öğretmen odasının yanına düşen dersliğime girip aynı sıralara oturdum. (tabi o zamanın üçlü sıraları yerine şimdi tekli sıralar vardı.)Hüzünle karışık bir tuhaflık kapladı içimi. Okul kantininde tıpkı o yıllardaki gibi simit ve çayımızı içtikten sonra okuldan ayrıldık. Saat 17.00 itibarı ile de Edirne otogarından şehre veda ettik.