Hong Kong’a 2017 yılında geldiğimizde buranın olmazsa olmazlarından olan Victoria Peak tepesine(nam-ı diğer seyir tepesi) çıkmış ve burası ile ilgili görselleri bloğumda paylaşmıştım.(bakınız..) O zaman buraya birlikte geldiğimiz küçük oğlumuz Gençer bizi taksi ile çıkarmıştı. Buraya toplu taşıma araçları ile de gelindiği bilgisini de vermişti. Ben o sıralarda oğluma buraya yürüyerek çıkma imkânının olup olmadığını sormuştum. O da olduğunu ama şimdi mevsimin ve zamanımızın uygun olmadığını söylemişti. Hong Kong’a bu gelişimizde bir ara küçük oğlum da Ada’yı amca olarak eşi Seda kızımızla ziyarete geldiğinde konu yeniden gündeme geldi. Neticede biz (iki oğul bir baba) bu tırmanışı gerçekleştirmeye karar verdik. İkamet yerimiz adanın güney kısmındaki Kennedy Town /Cyberport kısmında olduğu için çıkışımız da buradan olacaktı.
Günü gelince yola çıktık. Zamandan ve enerjiden kazanmak için belli bir noktaya yani yokuşun başına kadar araçla gittik. Sağımızda burada adına Pok Fu Lam Reservoir denilen, bana göre de büyükçe bir baraj göletini bırakarak ağır ağır tırmanmaya başladık. Çeşitli eğimleri, dönemeçleri olan mükemmel bir yürüyüş yolu oluşturmuşlar buraya. Bizimle birlikte yürüyen her yaştan insan vardı. Bazıları dönüşe geçmişti. Dönenlerin tişörtlerinin terden ıslanmasından akıbetimizi görür gibi oluyorduk. Orman içinden, ağaçların arasından yürürken etrafımızdaki yaşayan doğanın hem sesini duymak hem kokusunu hissetmek mükemmel bir şeydi. Etrafta tırtılından kelebeğine kurbağasından domuzuna her canlı kendisine yaşam alanı buluyordu. Kayaların arasından akan bazı yerlerde şelale oluşturan ırmaklara bu tepede rastlamak insanı ziyadesi ile şaşırtıyordu. Neticede 3 kilometreye yakın olan bu yokuşu biz arada 1-2 dakikalık dinlenmelerle 45 dakikalık bir zamanda tamamladık. Zirvede hem zamanımız olmadığı hem de iyice ter içinde kaldığımız için oyalanmadan aynı yoldan geriye yürümeye başladık iniş hiç yorucu olmadı. Sade diz ve kalçalarda biraz frenlemeden ötürü bir zorlanma oldu. Yaklaşık 2 saatlik yürüyüş sonrası eve geldiğimizde durumumuz Türk hamamında göbek taşındaki birinin durumuna benziyordu ve ılık bir duş her şeyi aldı götürdü.
Benim için coğrafi ve sportif amaç dışında bu yürüyüşü muhteşem başka duyguları da yaşadığımı ve hatırladığımı itiraf etmeliyim. Öteden beri geçen zaman içinde – belki birçok ebeveyn aynı şeyi düşünür mü bilmiyorum- geçmişte çocuklarımla daha fazla vakit geçirseydim diye hayıflandığım olmuştur. Bir arada olmakla birlikte vakit geçirmenin farklı şeyler olduğunu hemen belirtmeliyim. Beslemeyi, giydirmeyi, okula-dershaneye götürmeyi, doktora götürmeyi, ders çalıştırmayı kastetmiyorum bunları söylerken. Bunlar zaten zaruret ve yapılması gereken şeyler. Ben mesela onlar 2-3-4 yaşında okuma bilmediği zaman birlikte kitap okumayı, bir yığın tahta oyuncakla dakikalarca kule, ev köprü yapmayı, birlikte Bianchi bisikletini almaya, deniz müzesine, hava müzesine, Sarayburnu’na sabahın erken saatinde balık tutmaya gitmeyi, Edirne’nin camilerini köprülerini birlikte gezmeyi kast ediyorum. Bu tırmanış bana yaşı yetmişe yaklaşmış baba ile 35-40 yaşlarındaki iki oğulun yıllar önceki tutku ile olan birlikteliğini yaşattı bir yandan. Bana bu duyguları yaşatanlara sonsuz teşekkürler…