2013 yılının 5 Eylül akşamında Altınoluk’tan eşimle birlikte bindiğimiz otobüs 12 saatlik bir yolculuktan sonra ertesi günün sabahında bizi Antalya’ya ulaştırdı. Yolculuğumuzun başlama saatlerinde yaklaşık 17 aydır tutuklu bulunan kayınbiraderimizin tahliye haberini de alınca yolculuk bizim için çok daha keyifli bir hale gelmişti. Bir hafta öncesinden Tekirdağ’da yaptığımız düğünün ikinci ayağını yapmak üzere tasarlanmıştı bu yolculuğumuz. Kız kardeşimin kızı yeğenim Tuğçe’nin Antalya’ya gelin gitmesi birer hafta ara ile farklı coğrafyalarda iki düğün yapma zarureti doğurmuştu. Halen Antalya’da yaşamını sürdürmekte olan sınıf arkadaşımız Ayşe ve onun eşi Mustafa Sözeri’nin ısrarları düğün gecesi kalacak yer arama telaşından da bizi kurtarmış oldu. Otelcilik okulunun bahçesinde yapılan düğünde bir hafta önce ki düğünden farklı olarak oğlan tarafının yakınları ve akrabaları çoğunluktaydı. Gençler bol bol oynadı eğlendi. Zamanı gelince de evli çiftlerle ve diğer konuklarla vedalaşıp mekandan ayrıldık. Bizi bu mekana getiren ve götüren Ayşe’nin eşi Mustafa Sözeri’ye teşekkürlerimizi tekrarlamak isteriz.
.
“Bizim zamanımızda” ya da “Eskiden böyle değildi” sözcükleri ile başlayan cümleleri pek sevimli bulmadığımı söylesem de benzer girişi yaparak meramımı anlatmak ihtiyacını hissediyorum. Gerçekten eskiden -ki bir çoğumuz da hatırlayacaktır- düğünlerde ortama göre müzikleri icra eden davul- zurna, ince çalgı, orkestra gibi gruplar vardı. Bu gruplarda da davul, zurna, klarnet, keman, cümbüş, darbuka, gitar, bateri gibi müzik aletleri gerçek kişiler tarafından kullanılırdı. Fakat son yıllarda gittiğim bir çok düğünde bu tür bir müzik icrasına pek rastlamadım. Önünde kullanılıp kullanılmadığı da belli olmayan bir org ve de yan tarafında bir lap-topla müzik olayı tamamlanmış oluyor. Ne diyelim “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” dendiği gibi “ Bilgisayar icat oldu mertlik bozuldu deme noktasına da geldik sanırım.
Antalya’ya gelirken kafamızdaki plan düğün akşamı arkadaşlarımızda kaldıktan sonra uygun bir konaklama yerinde birkaç gün dinlenmek biçiminde idi. Fakat bizi ağırlayan ev sahiplerimizin ve de özellikle Ayşe arkadaşımızın her aşamadaki ısrarı ve ikna gücü bizim kafamızdaki planı uygulamaktan bizi alıkoydu. Önce istemedik ama sonunda bizim içinde onlar için de doğru olanın yapılmış olduğuna kanaat getirdik