GİDİŞAT / 1

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Akademide subay ve astsubay öğrencilerinin mezuniyet törenlerinde yaptığı konuşmada “… Görevinize çıkarken abdestli ve Ayet-el Kürsi ile çıkın…“ şeklinde tavsiyelerde bulunmuş. Her biri en az 20-25 yaşında yetişkin olan bu gençlerde bu nasıl bir karşılık bulmuştur bilemem. Böyle bir tavsiye beni yine çok çok yıllar öncesine götürdü.

Henüz ilkokula ya da orta okula giderken, yada sınavlara hazırlanırken analarımız en samimi ve masum duygular içinde “Aman evladım yatmadan önce üç kulhü bir elham oku. Ayet-el Kürsi’yi de unutma. Sınav salonuna -ya da dersliğe- sağ ayağınla gir. Cevaplara başlamadan önce besmele çek.” şeklinde tavsiyeleri olurdu. Bizler de biraz kendi gayretlerimiz, biraz da bu tavsiyelerin telkin gücü ile bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Ailede bu tur telkin ve tavsiyelerle başlayan inanç ve değerler sistem aktarımı zaman içinde okullarda öğrendiklerimizle, yaptığımız gözlem ve araştırmalarla belli bir noktaya geldi. Belli bir dönemden sonra da dışarıdan yapılan öneri buyruk ve direktiflerin pek kıymeti harbiyesinin olmadığını anlamaya başladık. Hatta bunların zaman zaman ters tepe bilme ihtimali bile mevcut.

Sağlı sollu öğrenci olaylarının yaşandığı Yüksek okulda okuduğumuz yıllarda okulumuzda bir süre Ülkücü hegemonyasının hâkim olduğu bir günü hatırladım. Ellerinde sopaları ile dersliklere, kantine dalan bir grup “Çabuk bahçeye, bayrak töreni yapılacak istiklal marşı söylenecek” naraları atarak ve geride kalanları da sopalayarak öğrencilerin bahçede toplanmasını sağlamışlardı. Oysa orada ne benim ne de benim gibi birçok kişinin bayrakla ve İstiklal marşıyla bir problemi yoktu ve bunun nerede ve nasıl söylenmesi gerektiğini de eli sopalılardan çok daha iyi bilenlerdendik. Benim o günden hatırladığım kafamın çok karıştığı ve içimin çok acıdığıdır. İnançlar ve değerler içimizde, bizim bir tercihimiz ve parçamız olarak kaldığı sürece çok kıymetlidir. Eksikliği hissedildiğinde zaten arayışa geçilir. Umarım Süleyman Soylu’nun bu buyruğu -ki amirler bir şeyi tavsiye nasihat de etse bu buyruk olarak anlaşılır- yaşını başını almış bu grup için yanlış anlaşılmaz.

Aslına bakarsınız Süleyman Soylu çok zeki ve ne yaptığını bilen biridir. Yoksa yıllarca koltuğunu koruyor olamazdı. O da normal bir ülkede içişleri bakanının böyle bir törende: “Adaletli olun, merhametli olun, tarafsız olun, hukuktan mevzuattan ayrılmayın” şeklinde bir konuşma yapılması gerektiğini pekala bilir. Hatta bu söylediklerinin bir işe yaramayacağının da farkındadır. Peki neden böyle yaptı derseniz, tahminimce iki nedeni var. Birincisi kendisinin o makamda kalmasına yönelik bir tahkimat olabilir. İkincisi de seçim için geriye sayım başladığı için oraya yönelik bir işaret fişeği olarak kabul edilebilir.

Bugünün ekonomik koşullarında, ayrıca her gün yeni bir yolsuzluğun, usulsüzlüğün ortaya çıktığı ortamda iş başındaki yönetimin seçimi alması çok zor görünüyor. Seçime kadar düzlüğe çıkacağına dair bir somut gösterge de henüz yok. O zaman geriye ne kaldı? Bazı hassas konularda ilgili ilgisiz bir şeyler söyleyip muhalefetin tepkisini beklemek ve tepki gelince de –hatta gelmese de- “ Bakın işte bunlar apteste, besmeleye, Ayet-el Kürsi’ye karşı. Zaten gezide de bunlar cami yakmıştı, camide içki içmişti “ diye başlayan mağduriyet “Bayrak inmez ezan susmaz” çıtasına kadar yükselir. Bu taktik işe yararsa ilave olarak tipi beğenilmeyen bazı kişilerin birkaç ay yada birkaç yıl önce söylediği bir söz, attığı bir tweet üzerine abanılarak gözaltılar tutuklamalar başlar. Derken bu toz duman içinde ekonomi, enflasyon işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik hiç konuşulmaz ve bakarsınız seçim sabahı atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş.

Gerisi kimin umurunda…..

Tagged: Tags

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *