Uzun yıllar Anadolu’nun en ücra köylerinde görevimizi yürütmekteyken birçok ilginç anılarımız olmuştur. Bunları arkadaş veya dost meclislerinde dillendirirken “Hocam bunları yazsanız” biçimindeki önerileri de doğrusunu söylemek gerekirse pek ciddiye almamıştım. Ama emekli olunca, bir de büyük oğlumun zorlaması ile blogumuz da oluşunca artık şifahi anlayıştan uzaklaşmamız gerektiğine karar verdim.
Anadolu’da teftişe gittiğimiz köylerin çoğu tek öğretmenli idi. Yani oraya gönderilen genç öğretmenimiz o okulun hem müdürü hem de aynı derslikte öğretim gören beş sınıfa ait öğrencilerinin de öğretmeni idi. Bu durum hem onun işini hem de bizim işimizi de zorlaştırıyordu. İdari işleri müdür odasında bir şekilde hallediyorduk. Ama belirli bir zaman içinde öğrencilerin durumunu değerlendirmek için herkes kendine özgü pratik yöntemler geliştiriyordu.
Benim yöntemim derslikteki tüm öğrencileri bütün kabul edip soruları hepsine yöneltmek, ancak cevabı sorulan sorunun durumuna göre ilgili sınıf öğrencilerinden almak şeklindeydi. Yine bu yöntem doğrultusunda gittiğimiz köy okulunda çalışmamı yürütmeye başladım. Öğretmenden öğrencilerin sınıflara göre konuşlanma durumu hakkında bilgi aldıktan sonra önce birinci devre öğrencilerine yönelik çalışmaları sürdürdüm. Çeşitli ders ve konular üzerinde yaptığım değerlendirmeden sonra en son olarak matematik dersi ile ilgili çalışmalara sıra gelmişti. Matematik dersinin kendi içindeki alanları değerlendirildikten sonra biraz da ritmik saymalar üzerinde durma gereğini duydum. Sınıf seviyelerine göre “kimler ikişer sayabilir?kimler üçer sayabilir” sorularını yönelterek parmak kaldıran öğrencilere saydırma işlemini sürdürdüm.Tabi diğer yandaki ikinci devre öğrencileri(4-5.sınıf) ister istemez bu durumu izlemek zorunda kalıyordu.
Birinci devre öğrencileri ile yeterince çalışma yaptıktan sonra ikinci devre öğrencilere yöneldim. Havanın güneşli olması ile de bağlantı kurarak.”Hava niçin bu kadar aydınlık ve sıcak ? Gece neden karanlık ve kışın niçin soğuk?” gibi sorularla giriş yaparak konuyu Fen Bilgisi dersine ve Güneş sistemine yönlendirdim. Daha sonra Güneş sistemi içinde yer alan Dünyadan başka gezegenler olabilir mi ye taşıdım. Öğrenciler gerçekten pür dikkat dinliyor ve sorulara uygun cevapları veriyordu. “Peki bu gezegenleri hatırlayan var mı veya bunları kim sayabilir” şekline çevirdim. Bütün öğrenciler hem parmağını kaldırıyor biryandan da “Ben ben” diye sesleniyordu. Parmak kaldıranlar içinde uygun gördüğüm bir kız öğrenciye: “Sen say bakalım kızım” dedim. Öğrenci biraz önce matematik dersi ile ilgili diğer devre öğrencilerini izlemekten kalan izlenimle: “Kaçar kaçar sayayım öğretmenim” deyince bende hem şaşırdım hem de işi biraz espriye vererek:”Önce birer say bakalım da sonra ikişer sayarsın” deyince hem öğrenci hem öğretmen hem diğer öğrenciler için son derece eğlenceli bir ortam oluşmuştu.
Bu resim de süpermiş..
Anadolu’nun taşının,toprağının dili olsa da anlatsa