AKIŞINA BIRAKMAK (5)

Akışına bırakmak dizisinin finali olacak bu yazım sanırım. Gereksiz, zorlamalı, isabetsiz bazen de ince hesaplar için atılan adımların gereksizliğine dikkat çekmek, biraz da işleri doğal akışı içinde gerçekleştirmenin fazla bir zararı olmayacağı düşüncemi paylaşmaktı amacım. 1982 Anayasası Askeri yönetim tarafından hazırlanmış faşist ve vesayetçi bir anayasa olarak tarif edilir. Üzerinden kırk yıl geçmesine ve yüzde … Continue reading "AKIŞINA BIRAKMAK (5)"

AKIŞINA BIRAKMAK (4)

Bu yazı dizisinde geçmişteki yolculuklardan hareketle yavaş yavaş bugünlere gelmemin sırası geldi diye düşünmeye başladım. Ama yine de geçmiş yaşantılarımdaki bölük pörçük anılar canlanıverdi zihnimde yine. Görevimiz gereği kurumları ziyaret ettiğimizde görevlilerin hem fiziken hem de fonksiyonel olarak görevinin başında ve varlıklarının hissedilmesi konusunda ilginç gözlemlerim oldu. Sözgelimi girdiğim bir derslikte öğrencilerin gürültüsü, birbirleri ile … Continue reading "AKIŞINA BIRAKMAK (4)"

AKIŞINA BIRAKMAK (3)

Bundan önceki yazımda altmışlı yılların dar ve sınırlı dünyasından bahsederken umarım bazıları İmam hatiplerin bugünkü popülaritesine bakarak bu seçeneğin niye değerlendirilmediği sorusunu gündeme getirebilir. Lehinde de aleyhinde de çok şey söylenen bu kurumlar bizim hayatımıza çok sonradan girdi. Ama buna rağmen bu kadar mesafe kat etmesinin daha iyi anlaşılması için bu okullar için ayrı bir … Continue reading "AKIŞINA BIRAKMAK (3)"

AKIŞINA BIRAKMAK (2)

Yaşı benim gibi yetmişi aşan kişilerle birlikte bir an gözlerimi kapatarak kendimi 60’lı yıllara ışınlamak istiyorum. O zaman Türkiye’nin 25-30 milyon nüfusu var. Bunun yaklaşık %30’u şehirlerde, %70’i köylerde yaşıyor. Bizim gibi kırsalda yaşayan çocukların ulaşabileceği eğitim kurumu ilkokul ile sınırlı. Bundan sonrası için kasaba ya da ilçelerdeki dost ve akrabaların yanında geleneksel dayanışmanın katkıları … Continue reading "AKIŞINA BIRAKMAK (2)"

AKIŞINA BIRAKMAK (1)

Günümüzdeki ve geçmişteki yaşanmışlıklara baktığımda bazı sorular hep zihnimde asılı kalıyor. Niye insanlar hayatın doğal akışı dururken kendilerini de kendi dışındakileri de mutsuz edecek suni, zorlamalı gayretler içine giriyor? Daha adil, daha insani ve daha vicdani söylem ve eylemde bulunmak ve bunun hazzını yaşamak varken yanlışlar zincirini örerek ömür tüketiyor? Adeta çalıyı ucundan sürümek, akışına … Continue reading "AKIŞINA BIRAKMAK (1)"

SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL…

Fuzuli’ye ait olduğunu sandığım “Söylesem tesiri yok. Sussam gönül razı değil. Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.” şeklindeki cümleler benim gibi birçok kişinin duygu ve düşüncelerini çok güzel anlatıyor. Nasıl oldu ne zaman oldu bilmiyorum birbiri ile konuşamayan, birbirini hiç dinlemeyen insanlar haline … Continue reading "SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL…"

ATATÜRK, CUMHURİYET VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Cumhuriyetimizin 98. kuruluş yıldönümünü geçtiğimiz ay kutladık. İki yıl sonra da bir asırlık geçmişi olacak bu mutluluğun. Çocukluğumuzda “Cumhuriyet yönetimlerinden önce padişahlık ve krallık yönetimleri varmış. Kral ya da padişah ülkeyi keyfine göre yönetirmiş. Astığı astık kestiği kestikmiş. Ama cumhuriyet gelince insanlar kendi yöneticilerini kendileri seçmeye başlamışlar. Beğenmedikleri yöneticileri bir daha seçmeyerek iyi yöneticileri seçme … Continue reading "ATATÜRK, CUMHURİYET VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ"

YAŞLANDIK MI NE?

71 yaşında birisi olarak yazımın başlığındaki soruyu kendi kendime sorduğumda “Ne yaşlanması, insan hissettiği yaştadır” klişesine bel bağlayarak bir teselli koridoruna girmek isterdim. Ama “Ne sandın ki? Her şey eskisi gibi olacak değil ya” türünden cevap herhalde daha gerçekçi olur diye düşünüyorum. İnsanın gelişim dünyasının son evresi olarak düşünebiliriz yaşlılığı. Bundan önceki evrelerde insanlar mutluluğu … Continue reading "YAŞLANDIK MI NE?"

BİRAZ DA KILIÇDAROĞLU’NA

Bizdeki siyaset anlayışı akılcı ve eleştirel olmaktan daha ziyade biat esasına dayanıyor. Bu iktidar için olduğu kadar zaman zaman muhalefet için de geçerli. Yani kendi mahallemizin lideri ne yapıyorsa ne söylüyorsa tartışmasız doğru, karşı mahallenin konuştukları ve yaptıkları ise ihanet derecesinde yanlış kabul ediliyor. Durum böyle olunca da bu yapılanmaların içinde yer alan insanlar yanlışları … Continue reading "BİRAZ DA KILIÇDAROĞLU’NA"

KÜRT SORUNU

Kendimi bildim bileli tartışılan konular arasındadır Kürt sorunu. Var diyenler de var yok diyenler de. “Meseleleri mesele etmezseniz mesele kalmaz” diyen Demirel’in penceresinden bakarsanız ne Kürt sorunu ne yurt sorunu ne işsizlik ne de pahalılık sorunu vardır. Bu soruyu ya da sorunu gerçek sahibine sormak gerekir, o var diyorsa vardır. Yok diyorsa yoktur. Gerçekten olmadığı … Continue reading "KÜRT SORUNU"